Fakir diye kendisini reddeden kızla 10 yıl sonra karşılaşan adam

Giderek manevi değerlerini yitiren bir topluma dönüşüyoruz. Malum, ahir zaman…

Mükemmel eşi seçme konusunda da bu durum fazlasıyla kendini gösteriyor ne yazık ki. Elbette eş seçerken farklı kriterlere sahip olan insanlar var hala toplumda. Ama dünyamız, genellikle aslında “gerçekten önemli olan şeyleri” görmemizi engelleyen tüketimcilik anlayışı tarafından yönlendiriliyor. 

Toplumun küçük bir kısmı harika bir kişiliğe sahip, edepli ve dürüst bir hanımefendi ya da beyefendi ararken, bazıları ten uyumunu veya romantizmi en öne koyar ve ruh ikizinin peşinde koşarken, malesef çoğunluk ise ekonomik faktörlere göre eşlerini seçiyorlar. 

Peki sizce aşkın tanımı bu mu? Mutluluk -sadece- ekonomik verilerde mi saklı? O halde bunca boşanma neden oluyor? Evliliklerdeki temel sorun para mı yoksa o hep aranan mutluluk ve huzurun -parayla bile- bulunamaması mı? İnsanın en temel ihtiyaçlarından biri olan aidiyet ve sevginin eksikliğini parayla alınabilen şeyler giderebiliyor mu sizce, gerçekten? Yoksa “idare” mi ediyor? Ve nereye kadar edebiliyor?

Neyse…

Aşağıdaki hikaye birkaç yıldır internette dolaşmakta ve zengin bir iş adamının kızına aşık olan fakir bir gencin hikayesini anlatıyor. Ne yazık ki, düşük geliri nedeniyle kız onu reddetmiş. Yıllar sonra ikili tekrar karşılaşıyor. 

Bu hikayenin özü bize gerçekten önemli olan bir şeyi, gerçek sevgiyi hatırlatıyor. İlham verici bulabilirsiniz.

Fakir bir genç, zengin bir adamın kızına aşıktı.

Kıza olan yoğun duygularını ve heyecanını yenen genç, ona evlenme teklif etti. Ama zengin kız alaylı bir tavırla onu reddederek, şöyle dedi: “Senin aylık kazancın benim günlük masraflarıma denk geliyor. Senin gibi biriyle evlenmemi nasıl beklersin? Seni asla sevemem kusura bakma, bu yüzden beni unut. Git kendi seviyende başka birini bul ve evlen.”

Bu kadar acı bir şekilde reddedilmesine rağmen, genç adam nedense onu öyle kolayca unutamıyordu.

Aradan yıllar geçti… 

Yaklaşık 10 yıl sonra bir rastlantı sonucu bir alışveriş merkezinde karşılaştılar.

Kız adamı hemen tanıdı ve “Hey selam, nasılsın? Ben şimdi evliyim ve kocamın maaşı 35.000 lira! Ayrıca çok da zeki. Sen ne alemdesin?” diye hala aynı alaycı tavrını takınmaya devam etti.

Rüyalarını süsleyen kadından bu acı sözleri duyan adamın gözleri yine doluverdi ve hiçbir şey söyleyemedi.

Bir dakika geçmeden kadının kocası yanlarına gelmişti. Ama daha kadın bir şey diyemeden, kocası onun konuştuğu adamı hemen tanıdı ve “Ah, efendim? Gü-günaydın, nasılsınız? Eşimle tanışmışsınız galiba?” dedi heyecanla gülümseyerek.

“Merhabalar, size de günaydın. Ee, çok pardon, isminiz…?”

“Kâzım, efendim!”

“Evet, Kâzım Bey, teşekkür ederim.”  dedi bizim adam zarifçe.

Kocası o anda karısına döndü ve “Hayatım, ben yine de sizi patronumla tanıştırayım. Üzerinde çalıştığım 100 milyon liralık projenin sahibi işte bu adam!”

Olayların hızlı akışıyla ​​şaşkına dönen kadın, karşılık veremedi.

Adam sadece gülümsedi ve “Ee, Kâzım Bey kardeşim, güzel bir rastlantı oldu.. ama benim şimdi gitmem lazım, müsadenizle. İlgilenmem gereken önemli işler var. Bugün sizi görmek güzeldi. İyi günler!”

Adam oradan uzaklaşırken, karı-koca da uzun uzun arkasından ona baktılar.

Kadın ilk şokunu atlattıktan sonra kocasına inanamaz bir sesle, “Patronun bu muydu?” diye sordu.

“Evet canım. Çok mütevazi bir insan…” dedi hala yürüyen patronunun arkasından hayranlıkla bakarken. 

“Ama hayatı da oldukça acıklı bir hikayeymiş.

Bir zamanlar bir kızı sevdiğini söylüyorlar… ama o günlerde kendisi fakir bir genç olduğu için kız onu terk mi etmiş, yoksa hiç mi yüz vermemiş ne.. Adam da ondan sonra kendisini tamamen işe vermiş ve çok zeki biri olduğu için de müthiş başarılı olmuş. Şimdi multimilyoner bir iş adamı. Ama adamcağız, o kalp kırıklığından sonra bir daha kimseyi sevememiş ve inanır mısın hala bekar…”

Kocası acı acı gülümseyerek söze devam etti: “O kadın şu adamla evlenseydi, şimdi ne kadar da şanslı biri olurdu değil mi ama?… Ha ha, bir de adamın şu anki halini görseydi kimbilir nasıl da kahrolurdu acaba?”

Kocası gülümseyerek mağazanın içine doğru geri dönerken, tam anlamıyla şok içinde kalan kadın ise bir süre yerinden kıpırdayamadı. Ve o gün boyunca tek kelime dahi etmedi.

Yorum Yaz